Dünya Görüşünüze Katkı Sağlayacak 3 Güzel Film

Film Önerileri

Kin ve nefret insanlar arasında büyük uçurumlara neden oluyor. Geçmişten bugüne tanık olduğumuz, belki de hiç duymadığınız olayları en saf haliyle anlatan güzel filmler önermek istiyorum size.

1. Mandalina Bahçesi/ Mandariinid

Gürcü yönetmen Zaza Urushadze tarafından yazılıp yönetilen Film 2013 yılında yayımlandı. 1992 yılında savaş çıkınca köydeki halk topraklarından vazgeçip atalarının memleketi Estonya’ya göç eder. Köyde sadece marangoz Ivo ve mandalina toplayıcısı Margus isimli iki Estonyalı kalmıştır. Evlerinin önünde çıkan bir çatışma sonucu biri Gürcü diğeri Çeçen iki yaralı asker bulurlar. Ivo onları evine alır ve tedavi etmeye başlar. Birbirinden nefret eden bu iki askere sahip çıkmak biraz zordur. Ivo bilge tavırları ile bu iki askerin nefretini kırmayı başarır. Filmi en iyi tanımlayan repliğini buraya bırakmak istiyorum.

“-Yani oğlunu Gürcüler öldürdü… ve sen oğlunun yanına bir gürcü gömdün.”

-Farkeder mi Ahmet!?”

Elbette ki farketmez kimlikler yaratmadan önce unutmamalıyız ki hepimiz öncelikli olarak insanız. Filmde barışın önemi çok güzel bir şekilde yansıtılmış. Ivo kaybettiği sevdiklerinin acılarına rağmen acısını içinde yaşıyor. Ivo savaşın hissettirdiklerini bilge tavırları ve sessizliği ile bize çok güzel yansıtıyor. İki düşman askerin birbirleri ile zaman geçirdikten sonra içlerinde biriktirdikleri nefretin yerini dostluğa bırakması savaşın sebebini daha iyi anlatıyor bize. İnsanları birbirine düşman eden şeyin sorgusuz sualsiz duyulan nefret olduğu çok iyi yansıtılıyor. Filmde; savaş karşıtlığı, savaşın kanlı ve kırıp döken tarafından ziyade acıyla beslenmiş insanların sessizliği ile barışın önemi vurgulanıyor.

Tür : Dram/Savaş

IMDb : 8.1/10

Dil : Gürcüce, Estonca, Rusça

Yönetmen / Senaryo : Zaza Urushadze

Oyuncular: Lembid Ulfsak, Elmo Nuganen, Misha Meskhi, Giorgi Nakashidze, Raivo Trass, Zura Bekalishvili, Gia Gogishvili, Aleko Bekalishvili

2.Yeşil Rehber/ Green Book

Don Shirley ünlü bir piyano virtüözüdür. Bir tur kapsamında Manhattan’dan güneye doğru bir çok yere gitmek için yola çıkması gerekir. Bu yolculuk için kendisine eşlik edecek bir şoför arar. Tony fazla eğitimli olmayan, kendi kafasına göre yaşayan, iyi kalpli ama siyahilere karşı ırkçı düşüncelere sahip olan bir İtalyandır. Tony bu ilanı görünce hemen işe başvurur. Don Shirley’in bir siyahi olduğunu öğrenince pek istemese de bu teklifi kabul eder. Don Shirley Güney’de ırkçılığın üst düzeyde olduğunu bilmesine rağmen bu ırkçılığa meydan okumak istercesine Güney’e gitmek ister. Don Shirley, bir Afro-Amerikalıdır(Afrika’lı Amerikalılar). 1960’lı yıllarda henüz ırkçılık ortadan kalkmadığı için Tony, Afro-Amerikalılar için güvenli yol güzergahlarını gösteren “The Green Book” isimli kılavuzu kullanır. Don Shirley zengin ve saygıdeğer olarak tabir edilen kişilerin arasında lüks mekanlarda sanatını icra ediyor. Salondaki herkes onu ayakta alkışlasa da Shirley’in onlarla aynı yerde yemek yeme hatta aynı tuvaleti kullanmaya bile hakkı yoktur. Irkçılık bu kadar basite indirgenmiş. Don Shirley siyahilere çizilen genel bir görünümün aksine kibar, kültürlü bir piyano virtüözüdür. Ne yazık ki bu nitelikleri onun ırkçılığa maruz kalmasını engelleyemiyor. Tony, Don Shirley ile vakit geçirdikçe içindeki insani tarafı ağır basıyor ve kafasındaki ırkçılık profili silinmeye başlıyor. Filmin en can alıcı sahnelerinden birinde Don Shirley şöyle diyor:

“Yeterince siyah değilim. Yeterince beyaz değilim. Yeterince erkek değilim. Peki neyim ben?”

Modern görünümlü, yozlaşmış bir toplumun hassas kalplerde bıraktığı etkiyi görüyoruz filmde. Shirley kibar tavırları ile Tony’nin kabalığını törpülüyor. Tony ise ona gerçek hayatı öğretiyor. Onu belalardan kurtarıyor. Bu iki zıt karakterin dostluğa dönüşen yolculuğu izlemeye değer. Green Book sadece ırkçılığın dram yüklü yanını göstermiyor yer yer komik sahneleri ile filmi daha çok izlenebilir kılıyor.

Tür: Komedi-Drama

IMDb: 8.2/10

Dil: İngilizce

Yönetmen: Peter Farrelly

Senaryo: Nick Vallelonga, Briyan Hayes Currie

Oyuncular: Viggo Mortensen, Mahershala Ali, Linda Cardellini

3. Çizgili Pijamalı Çocuk/ The Boy In The Striped Pyjamas

Film, John Boyne’un aynı isimli kitabından uyarlanmıştır. II. Dünya Savaşı sırasında bir Alman askerinin 8 yaşındaki oğlu Bruno’nun gözünden izliyoruz filmi. Bruno ve ailesi babasının işi nedeniyle Berlin’den ayrılıp Polonya’ya taşınırlar. Bruno, etrafındaki yaşanan olaylardan habersiz, tek derdi oyun oynamak olan küçük bir çocuktur. Yeni evinin penceresinden bakarken bir çiftlik görür. Bu çiftlik aslında Auschwitz toplama kampıdır. Merak edip oraya gider. Tellerin arkasında olan Shmuel ile tanışır. Toplama kampında çalışan numaralı çizgili pijamalı insanlar ona tuhaf gelir. Bu iki çocuk arasında gelişen dostluk Bruno’nun yaşananları sorgulamaya başlamasına neden olur. Bir gün Shmuel, babasını bulamadığını ve onu çok merak ettiğini söylüyor. Bruno, tellerin arkasına giderek arkadaşına yardım etmek istiyor. Her şey burada değişiyor diyebilirim. Bruno, yaşayacaklarından habersiz her şeyin bir oyun olduğunu düşünerek çiftliğe giriyor. Ralf ve Elsa oğullarını her yerde arıyorlar. Ralf, Bruno’nun toplama kampında olduğunu anladığında her şey için çok geç kalmıştır. Ralf, toplama kampındaki masum insanların ölüm emrini çoktan vermişti. Bilmediği şey ise kendi oğlu da onların arasındaydı. II. Dünya Savaşı, Nazi vahşeti ile aklımızda yer ediniyor. Masum insanlar gaz odalarında yakılıyor. Ralf, yaşattığını en acı şekilde kendisi de yaşıyor. Nefret duygusunun sebep olduklarını, savaşın acı yüzünü masum çocukların gözünden görüyoruz. Filmin sonu tam olarak gösterilmiyor ve hayal gücümüze bırakılıyor. Hayal gücünüzün en acı tarafı ile baş başa kalıyorsunuz.

Tür: Savaş, Gerilim, Dram

IMDb: 7.7/10

Dil: İngilizce

Yönetmen: Mark Herman

Senaryo: Mark Herman, John Boyne

Oyuncular: Asa Butterfield, Jack Scanlon, David Thewlis, Vera Farmiga

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir